Sinan Doğan
Empati üzerine başladığımız yolculuğun ilk durağında, sosyal empatinin öneminden ve gerekliliğinden bahsederek karşımızdakinin hikayesine saygı duymak ve kendi ön yargılarımızın farkında olarak bu süreci yönetmek gibi zorlu ve değerli bir pratik olduğunu konuştuk.
Eğer empati bu kadar derin bir dinleme ve anlaşılma pratiği ise, bu pratiğin güvenli bir şekilde uygulanabileceği ortamı nasıl yaratacağız? Başkalarının kendi hikayelerinin, yargılanma, dışlanma veya cezalandırılma korkusu olmadan özgürce yeşerebileceği o ‘verimli toprağı’ nasıl hazırlayacağız?
İşte bu toprağın adı, günümüz iş dünyasının ve sağlıklı insan ilişkilerinin temel taşı: psikolojik güvenlik.
Amy Edmondson’ın kuramsallaştırdığı bu kavram bizleri iyi anlaşma ya da samimi olmanın ötesine götürüyor. Psikolojik güvenlik, özetle, bir ekibin her üyesinin, hata yapma, soru sorma, farklı bir fikir sunma veya zorlandığını itiraf etmeden dolayı küçük düşürülmeyeceği veya cezalandırılmayacağına dair paylaştığı, ortak inancıdır.
2017 yılında yayınlanan psikolojik güvenlik konusundaki ampirik 78 çalışmayı sistematik olarak inceleyen bir analize göre psikolojik güvenlik, öğrenme ve gelişim süreçlerinin gerçekleşmesine olanak tanıyan bir anahtar olarak görülebilir. Psikolojik güvenlikle ilişkili olan destekleyici liderlik davranışları sergilemek, ekip üyeleri arasında bağları güçlendirmenin önemli bir parçasıdır.
Psikolojik güvenliğin olduğu bir ortamda:
• İnsanlar fikirlerini “Sorduğum gereksizce bir soru mu?” diye endişelenmeden özgürce paylaşır.
• Hatalar birer suçlama aracı değil, birer öğrenme fırsatı olarak görülür.
• Eleştiri, kişisel bir saldırı olarak değil, işi daha iyi yapmaya yönelik yapıcı bir katkı olarak algılanır.
• İş birliği ve yenilikçilik, slogan olmaktan çıkıp günlük bir pratiğe dönüşür.
Güvenliğin olmadığı bir ortamda ise sessizlik kültürü hakimdir. İnsanlar hatalarını saklar, risk almaktan kaçınır, çatışmadan uzak durur ve en parlak fikirlerini kendilerine saklarlar. Bu sessizlik, sadece üretkenliği değil, insani bağları da yavaş yavaş zehirler.
İlk makalede bahsettiğimiz ‘sosyal empati,’ yani karşımızdakinin hikayesini ön plana, ön yargılarımızı yöneterek çıkarma pratiği, işte tam da bu toprakta filizlenir.
Neden mi?
Savunmasızlığın Maliyetini Düşürür: Kendi endişelerimizi ve hatalarımızı ortaya koyduğumuzda gardımızı düşürürüz. Psikolojik güvenlik, bunun bedelinin ceza olmak zorunda olmadığını açıklar . Cezalandırılma korkusu olmadığında, gerçek deneyimlerini paylaşma cesaretini bulur. Dinleyecek bir hikâye olmadan, empati kurmak imkansızdır.
Merakı Yargının Önüne Koyar: Güvensiz ortamlarda, zihnimiz sürekli tehdit taraması yapar ve hayatta kalmaya odaklanır. Farklı bir fikir duyduğumuzda ilk tepkimiz onu ‘eleştirmek/çürütmek’ veya ‘yargılamak’ olur. Psikolojik güvenlik ise ister istemez girebildiğimiz ‘savaş ya da kaç’ moduna bir alternatif sunar. Sosyal ortam güvenli olduğunda, zihnimiz keşfetmeye ve öğrenmeye açılır. “Bu fikir neden yanlış?” sorusunun yerini, “Bu fikrin arkasında yatan deneyim veya ihtiyaç nedir?” sorusu alır. İşte bu, empatinin ta kendisidir.
Öğrenmeyi ve ‘Yanılabilmeyi’ Normalleştirir: Ön yargılarımızın farkına varma ve onları yönetme pratiği, yanıldığımızı kabul edebilme cesaretini gerektirir. Psikolojik güvenliğin olduğu bir kültür, hataları ve yanılmaları birer gelişim fırsatı olarak normalleştirir. “Ben bu konuda yanılmışım” demek bir zayıflık değil, bir öğrenme pratiği haline gelir. Empatinin tanımlarken bahsettiğimiz yaşam boyu öğrenmenin yolu açılır.
Peki, bu verimli toprağı nasıl bilinçli bir şekilde inşa edebiliriz? Bu, hem liderlerin hem de ekip üyelerinin omuz omuza vermesi gereken bir süreçtir. Diğer bir deyişle, bu süreç bir öğrenme sürecini inşa etme işidir.
Liderlerin Rolü: Örnek ve Öncü Olmak
Liderlerin kendi hatalarını ya da yetersizliklerini, “Bu konuda yanıldım” veya “Bu sorunun cevabını bilmiyorum, birlikte araştıralım” gibi cümlelerle açıkça paylaşmaları, ekibin geri kalanını da eleştiri ve geri dönüt sürecini hem kendileri için de hem de ekip için uygulamaları için teşvik eder.
Toplantılarda bilinçli olarak sessiz kalanlara yönelik olarak onlara güven aşılayıp basit ama etkili sorularla alan açmak, tüm perspektiflerin değerli olduğu mesajını verir.
Kötü bir haber veya bir hata paylaşıldığında, liderin ilk tepkisi “Kim suçlu?” değil, “Bundan ne öğrendik? Bir dahaki sefere neyi farklı yapabiliriz?” olmalıdır.
Ekiplerin Rolü: Güven İnşa Eden Ritüeller Yaratmak
Pre-Mortem Analizi: Bir projeye başlamadan önce, “Hayal edin, bu proje 6 ay sonra tamamen başarısız oldu. Neden?” sorusunu sormak. Bu pratik, olumsuzlukları ve riskleri konuşmayı normalleştirir ve herkesin endişelerini “felaket tellallığı” olarak yaftalanma korkusu olmadan dile getirmesini sağlar. Psikoterapide de benzerlerinin kullanıldığı bu tarz analizler, hem bireysel olarak psikolojik çeviklik ve esnekliği geliştirir hem de kolektif olarak olumsuzluk olarak görülebilecek senaryoların etrafındaki sessizlik buğusunu ortadan kaldırır.
Özgürleştirici Yapılar: Geleneksel beyin fırtınaları yerine “1-2-4-Hepimiz” gibi yapılandırılmış paylaşım teknikleri kullanmak. Bu yöntemler, önce bireysel düşünmeye, sonra küçük gruplarda paylaşıma ve en son tüm ekiple birleştirmeye olanak tanıyarak, içe dönük veya ekip hiyerarşilerinde genelde söz bulamayan ekip üyelerinin de sesinin duyulmasını garanti altına alır.
Periyodik Retrospektifler: Projelerin sonunda veya belirli aralıklarla “Ne iyi gitti? Bizi hangi süreçler veya engeller daha çok zorladı? Gelecek sefere neyi farklı denemeliyiz?” gibi soruları sormak, sürekli öğrenme yetkinliklerini geliştirir.
Gördüğümüz gibi empati, soyut bir his veya kişisel bir yetenekten çok, filizleneceği toprağa ihtiyaç duyan bir tohumdur. Bu toprak, bilinçli bir çabayla, hem liderlerin örnekliğiyle hem de ekiplerin benimsediği yapıcı ritüellerle inşa edilen psikolojik güvenliktir.
İlk makalede empatinin ne olduğunu yeniden tanımladık. Bu bölümde, o empatinin var olabilmesi için gerekli olan güvenli zemini nasıl oluşturacağımıza baktık.
Peki, bu bireysel pratik ile güvenli zemini bir araya getirdiğimizde ne olur? Empati, bireysel bir yetkinlik olmaktan çıkıp takımın ortak aklına, yani kolektif zekaya nasıl dönüşür? Serimizin üçüncü ve son bölümünde, bu verimli toprağa ektiğimiz empati tohumlarının nasıl bir araya gelip bir orman oluşturabileceğini, yani kolektif zekanın gücünü ve onu nasıl harekete geçireceğimizi ele alacağız.
Kaynaklar:
Amy Edmundson ve Derrick Bransby – Psychological Safety Comes of Age: Observed Themes in an Established Literature
Alexander Newman, Ross Donohue, Nathan Eva – Psychological safety: A systematic review of the literature


